9 Aralık 2014 Salı

Sevmeyi Öğretmek



Belki de gerçekten Tanrı sevgiyi bize zorla öğretmeye kararlı. İnsanın doğasında vardır, zor olana çekilmek. Hemen ulaşabildiğimizi, elimizi atınca dokunabildiğimizi sevmeyi unuturuz. Ne zaman büyük bir sevgiden, aşktan bahsedecek olursak, nedense o imkansız olmalı bizim için. Uzakta olanı, görünürün dışında olanı, soyut olanı sevmeye düşkünüz. Tanrı'yı ve melekleri de böyle sevmiyor muyuz zaten? Hiç görmediğimiz soyutu seviyor ve ona doğru çekildikçe çekiliyoruz.

İşte bazen bir şeyi sevmeye alışmak için illa da elimizden kayıp gitmesi lazım sanki. Mesela sağlıklı olduğumuz zaman bedenimizle alakamız yoktur ama en ufak rahatsızlıkta üstüne düşmeye başlarız. Çocukluğumuzu yitirince onu özlemle hatırlarız. Bir dostu, eşi, akrabayı ancak kaybedince, kıymetini anlarız. Sevgi, gerçekten de çok enteresan, gizemli bir kuvvet.

Yıldızlararası filminde de bahsi geçen sevgi kavramı, belki de doğru yönü gösteren bir pusula bizim için. Her şey mantığa uymaz. Bilim, sevgi güdüsünün anne-babanın çocuklarıyla karşılıklı bağlarının sağlamlaşması için olduğunu öneriyorsa da filmde dikkat çekildiği gibi hiç bir pratik tarafı olmayan ve üzüntüden başka bir duyguya sebep olmayan ölmüş ataları sevme hissine düzgün bir açıklama getiremez. Hiç birimiz gözümüzle görmedik, işitmedik, dokunmadık ama Atatürk'ü de öyle seviyoruz, manevi rehberleri de öyle seviyoruz.

Bugünlerde sanırım elimizdeki kıymeti sevmeyi öğrenmek için onunla vedalaşmaya ya da vedalaşma kaygısını üst düzeyde hissetmeye başlayacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder